Evde Olmak

Anaokuluna başladığım tarihten bu yana yani 5 yaşımdan beridir okuldu, işti derken mesai saatleri içerisinde; -yalnızca kısa dönem tatiller dışında- evde ya da sokakta bulunmamıştım. Şimdi ise neredeyse koskoca bir senedir evdeyim ve bu saatlerde dışarıda bulunduğumda da biraz utanıyorum. 

Mesai saatlerinde özgür olmanın güzel yanları bol tabii. Zaman çok ve bitimsiz diye düşünüp uykulara doyamadığım zamanlar haricinde birçok güzel etkinliğe katılma imkanım oluyor. Yaz dönemi görece daha fazla kimse tatilde olduğu için bu tür etkinlikler, kısıtlı da olsa sürmüştü ancak esas başlangıcı yine Ekim ayının gelişiyle yaptılar.

Fransız Kültür Merkezi'nin de geneline ev sahipliği yaptığı, katılımın ücretsiz olduğu festivaller, film gösterimleri, sergiler favorim. Bunun dışında etkinliklerini takip ettiğim ve genelde katıldığıma da sevindiğim, ilk başta aklıma gelen diğer kuruluşlar ise, Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi, Sabancı Kültür Merkezi, İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi. Evde olmanın en keyifli yanının bir bunlar, bir de günün aklına gelen her saatinde yapabildiğin spor etkinlikleri olduğunu düşünüyorum. Ve tabii bir de üniversitenin hemen sonrasında sonunda fırsat bulabildiğim edebiyat okumalarını sürdürebilmek.

Evde olmamın esas motivasyonu olan harita mühendisliği mesleğini insani şartlarda yapmama olanak bulunmayan ülke ve dünya koşullarında, yazılım konusunda kendimi geliştirerek hiç değilse feda ettiğimi düşündüğüm bu yılların sonrasında insanca bir yaşam sürebilme umudu ise hız kesmeden sürdürdüğüm programlama öğrenme çabalarım ile devam ediyor.

Henüz ücretli bir iş alamamış ve tezimin hiç değilse proje kısmını dahi tamamlayamamış olsam da bir şeyler öğrenmek, öğrenmek için çabalamak insana hepten bir kayıp yaratmaz diye düşünüyorum. Bunun yanında bunaldığım zamanlar da oluyor bolca. Çalışmaya ve kendi geçimini sağlamaya alışmış biri, başka birinin himayesinde yaşamakta eminim en az benim kadar zorlanacaktır. Tazminatımın evde geçireceğim bir seneyi de rahatça geçirebileceğim kadar yeterli olacağı hesabıyla Ankara'dan İzmir'e dönmüştüm ama hesapları tutturamayan bilgisiz ve yeteneksiz muhasebe biriminin yaptığı hata, aylarca artık döneceğim ümidiyle çalıştığım son günlerimi biraz daha öteleme isteği bırakmadı. Sonuç olarak aldığım tazminat da evin benim ödeyeceğim ikinci çeyreği ücretine gidince maddi özgürlüğüm tümden elimden gitmiş oldu. İlk başlarda telefonumu veya bireysel emeklilik hesabımı kendime harçlık etmeyi düşündüm ama geçen aylar içerisinde ev için çok büyük bir külfet olmadığımı kabullendim.

Hayatın tüm yükünü Tolga ile beraber üstlenmeyi dilerdim ama İzmir'in yalnızca benim için değil, başka birçok branştaki mühendis ya da bireyler için de iyi iş imkanları sunmadığını gelmeden biliyorduk. Bir süre daha durum böyle devam edecek gibi görünüyor. 

"Bildiklerim bir nokta, bilmediklerim ise onun çevresi kadar" felsefesiyle, öğrendiğim her yeni şey ile öğrenmediklerimin de farkına daha çok varıyorum. Öğrenme süreci böyle bakınca sonsuza kadar gidecek bir şey ama bildiklerimi kazanca dönüştürmek de gayet insani bulduğum bir ihtiyacım. Sürecin bundan sonrasının ne olacağını net bir şekilde kestiremesem de bildiklerimi en güzel ve verimli işleyebileceğim alanın yine yüksek lisans tezim olduğuna inanıyorum. Onu tamamladığımda kendimi bir adım daha öne atma konusunda daha özgüvenli davranabileceğimi hissediyorum.

Çünkü evde geçen bu 10 ay, yapmak istediklerimin bilinçliliği her ne kadar beslese de özgüvenimi, çokça da kırdı. Önceleri hiçbir şey üretmemiş, hiçbir şey bilmemiş, hiç çalışmamışım gibi kendimi değersizleştirdiğim bir takım hisler beliriveriyor durup durup. Bu hisleri yenmek bir yandan sanata, bir yandan bilime sarılmakla mümkün oluyor. Tolga'nın da desteği büyük tabii ama bu sonsuz uğultu beni üzmeye başladığında kendimi en iyi kendim iyi hissettirebiliyorum. İyi hissettiğimdeyse beni hedefime biraz daha yakınlaştıracak adımları atabiliyorum. 

İşte burada durumlar böyle. Hayalini kurduğumuz günleri yaratabildiğimizde de buradan duyuracağım. 

Şimdilik çalışmak, çalışmak, hep çalışmak...


Yorumlar

En Çok Okunanlar