Son Odamız: Tam Anlamıyla Yerleşmek

İnternet kullanımı sayesinde uzunca zamandır, dünyanın herhangi bir yerindeki gelişmelerden anında haberdar olup, "dünyanın neresinde olduğumuz"dan bağımsız çok uzaklardaki insanlardan esinlenip, benzer şeylerden keyif alabiliyoruz.

Bilgiye ya da herhangi bir konuda fikre ihtiyaç duyduğumuzda yine en kolay ulaşabildiğimiz ve müthiş zenginlikte olan bir kaynak internet.

Gittikçe popüleritesi artan ve insanların evde kullanmadıkları şeylerden bir şeyler üretebilmesini kolaylaştıran ya da bir tasarım ürünü olarak alındığında dehşet ücretler ödenmesi gereken birtakım gereksinimlerin evde nasıl yapılabileceğini anlatan projeler: DIY - Do it yourself (Kendin yap) projeleri. Biz de evde bir şeyler üretmekten, kendimiz bir şeyler tasarlamaktan, maliyeti düşürüp onun yerine kendi çabamızı içersine katmaktan çok keyif alıyoruz.

Evin "diğer" diye adlandırdığımız kısmını bir çırpıda yerleştirip evde yaşamaya başladıktan sonra girişteki odamızın boşluğu içimize çok dert oldu. Son final sınavımdan döndüğüm gece yarısı saat 2'de başladık odanın şeklini değiştirmeye. İkimizin de düşündüğü ve söylemeye çekindiğimiz şeymiş bu odamızı sevmeyişimiz. Daha doğrusu onca yorgunluğun üzerine hiç dur durak bilmeden burayı düzenlemeye başlayalım demekmiş çekindiğimiz ama aynı anda yani gecenin 2'sinde itiraf ettik ve ikimiz de birbirimizin deli olmadığını onayladıktan sonra başladık önce odanın neredeyse tek mobilyası koltuğumuzun yerini değiştirmeye, sonra da nelere ihtiyacımız olacağını hesaplamaya.

Tesadüfen öncelikle orta sehpamızdan başladık. Paletlerden bir sehpa yapma düşüncemiz vardı ancak ne zaman ve nereden alacağımızı henüz planlamamıştık. Karşıyaka'da işimizin olduğu bir gün dönüşte sahilde de otururuz diye yanımıza bir termos çayımızı da alarak çıktık yola. Sahil oturulamayacak kadar soğuktu ama tramvay inşaatında kullanılan malzemelerin paletleri yol kenarlarında duruyordu. Farklı boyutlarda üç tanesini arabaya alıp eve getirdik.

Tamamını parçalara ayırdık. Paletlerle bir şey yapmanın en zor yanı sanırım bu, içerisindeki çivilerin uçları vida gibi bir sistemle yapılmış. Bu nedenle ayırması çok güç ama sonucu hayal etmek motivasyonu artırıyor. Tüm parçaların tek tek zımparalanması da yine epey yorucu bir aşama. Bunu bizim için biraz olsun kolaylaştıran, matkabın ucu için aldığımız zımpara aparatı oldu. İnternette benzerini bulamadık ama Koçtaş'ta 10 lira gibi bir ücret ile satılıyor. Zımpara öncesinde birbirinden uyumsuz palet parçalarını istediğimiz sehpanın boyutlarına uyacak şekilde kestik.
 

Kesim ve zımparalama işi de tamamlandıktan sonra parçaları birleştirerek, altında kitap veya dergi koyma yerleri, tutma yerleri olan bir sehpa haline getirdik. Bacakları için bulabildiğimiz en ucuz ayağın tanesi 35 liraydı ve Bursa'dan gelecekti. Epey masraflı olacak ama alınabilir derken boo.com adlı bir sitenin açılışa özel tam da bizim istediğimiz gibi ayakları olan bir sehpasını 29 liraya sattığına rastladık. Birini ayaklarını yaptığımız sehpanın ayakaları olarak kullanmak için diğerini de sonraki projelerimizde işimize yarayacağı düşüncesiyle aldık.


Sehpalar geldiğinde ayakları tam da istediğimiz gibiydi. Ayakları takıp, yine Koçtaş'tan aldığımız (Yanılmıyorsam 17 liraydı) ceviz renkli ahşap koruyucuyu sürdükten sonra orta sehpamız hazırdı. Ama odamız için bu yeterli miydi? Hayır tabii ki. Duvarların boyanması, bir konsept oluşturulması, sağ duvarda bulunan gitarların sol duvara taşınması, bir çalışma alanı hazırlanması gerekiyordu.

İkinci olarak girişte tam karşıda bulunan duvarımıza bir dağ resmi çizmekle devam ettik. Bu çizim internette de karşılaşılabilecek, daha önceden denenmiş bir çizimdi. Bize sadece renkleri nasıl oluşturacağımızı düşünmek, öncesinde kurşun kalemle tüm duvarı kaplayacak bir dağ kompozisyonu çizmek ve sonrasında çizgilerimizin arasını boyamak kalmıştı! Şaka şaka, anlatırken çok zor görünse de boyaları alıp dağı çizdikten sonra hele bir de iki kişiyseniz boyaması göründüğü kadar da zor değil.

Boyarken moralinizi çok bozacak durumlardan biri çizimlerin içerisinde renklerin bulanık, yer yer koyu, yer yer açık gibi görünmesi. Kuruduğunda hiçbirinden eser kalmıyor, rahat olabilirsiniz :)

Dağı tamamladığımızda gece 12 olmuştu ama boya işine tekrar bulaşmak istemediğimiz için aslında üşengeçliğimiz sayesinde kalan tüm boyayı karıştırıp bir renk elde ettik onu da gitarları asacağımız duvarlara sürdük.

Gitarları ve kitaplığımızı yerleştirdik. Odamız için ihtiyacımız olan son şey ikimiz için bir çalışma alanıydı.

İkea'da gördüğümüz bir dikiş odasını kendimize göre uyarladık. Öncesinde dağı boyadığımız gün son rötuşlarını tamamladığımız sandalyelerimizi tamamladık. Sandalyeleri önce boyadık, sonra siparişini internetten verdiğimiz wert marka zımba makinası ile kumaşlarını kapladık, en son olarak kemeraltında "Su taşı" diye bilinen, kumaşların üzerindeki zımbaları kapatmaya yarayacak bir siyah şeridi silikonla tutturduk.


Çalışma alanımız için evde var olan İkea'nın Linnmonn modeli masasından bir tane daha aldık. İkea'da gördüğümüz raf sistemi için raf ayaklarını (Tanesi 10 lira) aldık, raf olarak eski giysi dolabımın kapaklarını beyaza kaplayarak kullandık. Yine renkleri sıkıcı olmasına rağmen çok ucuz bulduğum için aldığım fotoğraf çerçevelerini duvar boyasıyla açık bir renge boyayıp içerisine fotoğraflarımızı koyup yerleştirdik. İkea'nın kırılması muhtemel eşyaları taşıyabilmemiz için ücretsiz olarak sağladığı karton kutuları evdeki bir kumaşla kaplayıp içerisine eşyalarımızı yerleştirdik. Sonuç şöyle bir şey oldu:


 

Çelikten çoğaltmayı öğrendiğimiz çiçekler, her türlü şeyi kaplayabildiğimiz kumaşlar ve silikon sayesinde hazırladığımız mousepadler, akşam üstü yürüyüşünden dönerken renklerine vurulup eve getirdiğimiz -aslında içeriğinden de hoşlanıp gidemediğimiz konser- poster ile rengarenk bir alan oldu. Ve "tamam" dedik.


Yorumlar

En Çok Okunanlar