Çok Yönlü Mükemmellik


Tolga ile evlenip aynı evde yaşamaya başlayalı iki yıl oluyor. Altı yıla yakındır da birlikteyiz ve kendisi en iyi arkadaşımdır. Buluştuğumuz ilk gün "Ben öyle çok hareketli, aynı anda bir sürü şeyi halledebilen biri değilimdir. Hadi şuraya gidelim diye yol da gösteremem, plan da yapamam. Biraz sıkıcıyımdır." demişti ancak bunca zamandır onunla olmaktan sıkıldığım bir an bile olmadı.

Tolga çok hareketli değildir gerçekten. Daha doğrusu, benim gibi aynı anda elli şeye ilgi duyup hiçbirini tamamlamadan sıkılacak kadar hareketli değildir. Çok kararlı, sabırlı ve mükemmeliyetçidir. Yeniliklere ve saçma da olsa her türlü fikre açıktır. Hele benim heves ettiğim hiçbir şeyi terslediği, "Yok olmaz" dediği olmamıştır. Kendi ilgi alanı dışında olsa bile, benim heveslendiğim şeye benden güzel başlar, benden daha iyi bir şey ortaya çıkarır ve mükemmel bir sonuca ulaşmadan kendini o şeyi tamamladı saymaz. O sabrı ve özeniyle yapamayacağı bir şey olduğuna inanmıyorum. Örgü de örer, hamur da açar, saçlarımı keser, dikiş makinesi kullanır, bahçe işlerinden anlar, çapa yapar, ağaç budar, tohum eker, beton döker, duvar örer, elektrik tesisatı da döşer, duvar da sıvar, matkabından kaynak makinesine her türlü aleti kullanır, ahşap da oyar, tamir edemeyeceği bir şey kolay kolay yoktur. Resim de yapar, gitarından ud'una, mızıkasına türlü enstrümanları çalar, analitik düşüncesi burada da ona yardımcı olur; mermerden heykel bile yapar! Kitap okur, anime sever, motor kullandığı için onu da ciddiye alıp imkânlarımız ölçüsünde eğitim alır, eğitim alamasa kitabını okur, videosunu izler. Akla gelmeyecek teknolojileri araştırır, konuşacak şeyi hiç tüketmez; "Vay be" dedirtecek çok fazla konu hakkında detaylı bilgi sahibidir ve yeri geldiğinde bunu sabırla paylaşır. Hayatı pek tesadüfi yaşamaz, varmak istediği yer aslında kafasında belirmiştir, hedefine doğru ilerler. Şunu da yazmadan geçmeyeyim; ben 18 yaşımdaki bilincimle puanımın tuttuğu bölüm neyse onu okurken, Tolga üniversite sınavında ilk 5 bine girmesine rağmen, iyi bir üniversitede tıp okunabilecek bir puanla, İzmir'de yazılım mühendisliği okumak istediği için İzmir Ekonomi'yi tercih edebilmiş, mezun olduktan sonra da ne yapacağına daha üniversite sınavına girerken karar vermiş biridir! Tüm bunların dışında güzel ahlaklıdır. Dürüsttür. Kibirli değildir. Çok alakasız isteklerle ve ne dediği anlaşılamayan saçma sözlerle bile kimin söylediğine bakmaksızın ilgilenir. Kalp kırmaz. İnsana değer verir, kaba ve kırıcı insanları bile yola getirir o beni bazen çıldırtan akılcı sakinliğiyle. 

Ben de Tolga'nın tersine, birçok sıradan insanın yaptığına benzer şekilde, çok fazla şeye heves ettiğim gibi yarım yamalak da olsa sonuç hevesim geçince bırakırım. Hatta Tolga'yı da kendi hevesimle heveslendirdikten sonra sıkılınca da sıkılmasını ve işi öylece yarım bırakmasını isterim. Bırakamaz. Aramızdaki en büyük sorun budur. Tolga'ya Antep'ten fıstık alalım, en iyi unu bulup getirelim, baklava açalım sonra da afiyetle yiyelim desem; iş zor diye kaçmaz. Tüm adımlarını gönlünce bir titizlikle yapabildiği sürece her işte vardır ve özveriyle çalışır. Ancak Antep'e yola çıktığımızda "Ya oraya kadar gitmeyelim, Manisa'dan alıverelim" dediğimde önce beni baştan kararlaştrdığımız gibi Antep'e gitmeye ikna etmeye çalışır, edemezse Manisa'dan alacağımızı alır döneriz. Ama o başta hayal ettiğimiz mükemmelden uzaklaştığımız için, işin herhangi bir aşamasında kıvırdığımız ve artık yapacağımız şeyin en iyisi olmasından vazgeçtiğimiz ya da o ihtimali düşürecek şeyler yaptığımız için onun baklava yapmaya hevesi kalmaz. Çünkü dediğim gibi başta hayalini kurduğumuz mükemmelden öyle ya da böyle uzaklaşmışızdır. Yine de baklavayı yapar. Hem de elindeki malzemelerle çıkabilecek en iyi baklavayı ama hevessiz. Sonuçta elimizde iyi bir baklava yine olur ama bu hevessizlik de yapılan baklavayı zevkle yeme lüksünü elimizden alır. O yüzden Tolga ile bir işe başlarken en az onun kadar kararlı, onun kadar çalışmaya hevesli ve çalışkan olmak gerekiyor. Bu olmayınca ya o üzülüyor ya ben. Ben de kendimce haklı olarak pratikçe bir sonuç doğuracak daha basit ama özensiz çözümleri de değerlendirmesini bekliyorum; birçok sıradan insanın yapacağı gibi. 

Hayatta Tolga gibi idealleri olan, mükemmeli başarmaya çalışan ve yaptığı her işi kusursuz tamamlamak için büyük özveriyle çalışan birkaç kişi tanıyorum. Hepsi gerçekten başarılı olduğu bilinen, yaptıkları aslında takdir edilse de toplumun -sıradan insanların- arasında kendine "Sıradan" bir yer edinememiş insanlar. Eğreti duruyorlar. Dahası bir şeyleri bu kadar güzel yaptıkları için insanlar içten içe rahatsızlık duyuyor onlardan. 

Bu işler; toplumun genelinde baş gösteren baştan savma hevesi, yalnız bizim gibi geri kalmışlığın getirdiği "Köylü kurnazlığı" kafalarına mı has bilmiyorum ama işini iyi yapmazsa canı yanan insanlara büyük dert. Onlar için bir işi yarım yamalak yapmak, aynı sürede mükemmel bir iş çıkarmaktan çok daha zor çünkü. Ben kendi adıma, toplumun geneline daha yakın bir yerde bulunsam da, çalışmaktan gocunmadığım için, kendi hevesim o olmasa bile mükemmel işin çıkarılması için çabalamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Buna saygı duyuyorum, bu yönde çabalamaya açığım. Kolaycılığın, bu topraklara özgü bir sorun olduğuna ve bir virüs gibi, iradesi azıcık zayıf olan herkese kolayca bulaşabilen bir şey olduğuna inanıyorum daha çok ve en iyisi buralardan gitmekmiş gibi hissediyorum. 

Şunu da biliyorum; Tolga istediği sürece tüm güçlükleri, onunla el ele göğüsleyeceğimi, yaptığı işlerde onu ilk takdir edenin ben olacağımı, birlikte güzel işler başaracağımızı...



Yorumlar

En Çok Okunanlar