Geceleri Erken Yatıp Sabahları Erken Kalkmak mı Yoksa Tersi mi?


Son haftalarda uyku düzenim, yaşadığım stresle de doğru orantılı olacak ki hepten çıktı şirazesinden. Bir yandan ingilizce konuşamadığımı farkedememle dünyanın dört bir yanından native speakerlar bulup onlarla konuşmaya çalışmam, bir yandan başvurduğum birkaç yabancı firmanın ingilizce mülakatlarına hazırlık olsun diye soru - cevaplar hazırlamam, programlama çalışmalarım, tez hazırlıklarım, bunlar yetmezmiş gibi 1 Nisan'daki YDS'ye gireceğim için olmadık kelimeler ezberlemeye çalışmam... Hangi birine yetişeceğimi şaşırttı. Bazen ne uyuyabiliyorum ne de kendimi bu işlerden birine verip konsantre çalışabiliyorum bu aralar. Durum böyle olunca stresim daha çok artıyor.
Onur'un çocukken böyle komik inanışları vardı hayal meyal hatırladığım. Yemek yemezse küçük kalacağını düşünmesi filan gibi. Benim de şimdi bunca stresime bir de "ya, yeterince uyuyamıyorum, verimim hepten düşecek, uykusuzluktan öleceğim" filan gibi uyuyamamı dert edişim eklendi. 

Uykusuzluk gerçekten ne kadar yıpratıcı bir şeydir, idare edenler nasıl idare ediyorlardır bilmiyorum ama annem bebekliğimde günün 18 saatini uyuyarak geçirebildiğimi ve sadece karnımı filan doyurmak için uyandığımı, sevmek için uyanık tutmaya çalışmasalar onda da uyuyabileceğimi anlatıyordu. Yetişkinken de -evet, çüş- 10 saat uyuyordum! 

Son bir senedir işe gidip gelme yorgunluğu olmayınca Tolga ile uyanıp gece de 12, 1'e kadar oturabiliyordum ta ki son birkaç hafta öncesine kadar. Şimdilerde gece 1'de hala bir şeyler çalışıyorken katetmem gereken uzun mesafeleri görünce yatağa girsem de gözlerim fal taşı gibi açık, daha çok çalışamadığım için mutsuz bir şekilde uyuyakalmayı bekliyorum. Bu da ne uyuyabildiğim ne de bir şey üretebildiğim verimsiz bir zaman yarattığı için hepten üzülüyorum; üzüldükçe uykuya dalamıyorum ... şeklinde bir kısır döngü yaratıyor. 

Hele şu son bir hafta, yıllarca hiç bu kadar üst üste gecelerde olmayan bir biçimde, gece uyanıklığıyla geçiyor. Gece yatağa girdiğimde uyumayı beceremediğimi kanıksadığım için o saatleri çalışarak geçirebilmek adına henüz gece olmadan, yorgun düşünce 10 gibi uyuyorum. 1 gibi Tolga yatarken uyanıyorum, istesem de geri uyuyamadığım için kalkıp çalışmaya geçiyorum. Sabah Tolga gittikten sonra biraz spor yapıp 10 gibi tekrar uyuyorum ve 12'de uyanıyorum. Toplam 5 saat uykuyla saçma sapan da bir uyku düzeniyle günü geçiriyorum ve arta kalan tüm zamanlarda ders çalışıyorum. Ama yine de yetişemiyorum! 

Sorun nerede? Fazla stres yaptığım için ve sürekli koşuşturduğumdan mı bu kadar eksik kalıyor her şey yoksa başarmaya çalıştığım şeyler için sahiden daha fazla zamana mı ihtiyacım var? Bilmiyorum.

Tek bildiğim; şu sıralar deli gibi yoğun olduğum. Koşturduğum. Kalbimin arada stresten çatlayacakmış gibi hissettirdiği. Ve hâlâ yapacak çok işim olduğu. 

Bu sabah uyanmam 5'i buldu ve her şey tamam, bir bu eksikmiş gibi gece uyanık olma korkusu başladı. Güneş doğana kadar içeride oturup müzik dinledim. Günden güne uzayan ve henüz bir tanesi çiçeklenmiş lalelerimizi izledim. Kafamı dinledim.



Sonra da... Yine çalışmaya geçtim. Mesela ufacık bir hata için, çözemediğim bir sorun için tam bir buçuk saat boyunca çalışmayan bir sürü çözüm denedim. Sonunda Tolga'yı uyandırıp sordum... Gözünü bile açmadan cevabı söyleyiverdi. 

Zamanlarımı çoğaltmak için daha çok öğrenmem, öğrendiklerimi sabitleştirmem gerekiyor herhalde. Yani daha çok çalışmam... Bu yoğunluk bir sene daha devam edecek olursa isyan edeceğim. 

Şimdi sakin sakin çalışmaya geri dönüyorum. Yarınlardaki zamanlarımı çoğaltmak için. 

Sevgiyle...

Mazzy Star - Look On Down From The Bridge

Yorumlar

En Çok Okunanlar